Duvara Karşı ( Gegen die Wand / Head-On )
Yıl : 2004
Yönetmen : Fatih Akın
imdb : 7.8
Öncelikle herkese yeniden merhaba. Bu aralar yerli yapımlara takmış durumdayım. Bu yüzden 13 yaşındayken izlediğim Duvara Karşı'yı yeniden izledim. Sanat eserleri her yaşta farklı hissettiriyor dedikleri doğruymuş. Öncelikle oyunculukların çok iyi olduğunu söylememe gerek yok herhalde diye düşünüyorum. Sibel Kekilli Sibel Güner karakteriyle , Birol Üner Cahit Tomruk karakteriyle , Güven Kıraç Seref karakteriyle , Meltem Cumbul Selma karakteriyle çok iyi özdeşleşmişler.
Birol Üner'i 3 Eylül 2020'de kaybettik maalesef. Çok içten ve samimi bir oyuncuydu kendisi. Ayrıca kendisinin de Cahit karakteri gibi Mersin'de doğmuş olması çok güzel bir detay.
Filmin çoğunun Almanya'da geçmesine rağmen film hayatımda izlediğim en İstanbul film. Hayatımda izlediğim en Ankara filmi de sonraki blogumda konuşacağız. İstanbulun bütün atmosferini mükemmel bir şekilde yansıtmış Fatih Akın. Zaten bu film de benim ilk izlediğim Fatih Akın filmiydi. Filmin içindeki punk rock , pop , alaturka , arabesk , sanat müziği ezgileri tamamen İstanbul'u yansıtıyor.İstanbulun etnik çeşitliliği mozaik bir biçimde anlatılmış. Filmdeki kültürel ögeleri cidden çok başarılı buldum.
Benim artık resmen ilgi alanıma giren - psikoloji okumaya başladığım için - karakterlerin ruhsal analizine bakalım şimdi. Buradan sonrası spoiler. Cahit ve Sibel yaralı karakterler aslında. İkisinin de yaraları farklı türden olsa da bir nevi birbirlerinin yaralarını sarıyorlar bir şekilde. Cahit yeniden onun için bir umut olduğuna inanıyor Sibel sayesinde ancak Sibel bağlı kalmak istemiyor. Gençliğinin verdiği özgürlük arayışıyla her ne kadar Cahit onun da yarasını sarmışsa da onu bırakmak zorunda hissediyor kendini. Ve bir şekilde onu bir çıkış kapısı olarak kullanıyor hayallerindeki hayata ulaşmak için. Cahit Sibel'i kıskandığı için cinayet işleyip hapise girdikten sonra işler hepten değişiyor. Sibel'i o zaman Cahit'e daha düşkün bir şekilde görüyoruz. Sibel İstanbul'a gideceği zaman saçını kısacık kestiriyor. Bu da çoğunuzun bildiği gibi yeniden doğuşu işaret ediyor. Sertab Erener'in de dediği gibi: Kestirir saçımı kendimi avunurum. Sibel'in sokakta tartıştığı ve bir nevi intihar girişimi sonunda da hatırlayacağınız gibi Sibel yine biri tarafından kurtarılmıştı. Filmde tam olarak belirtilmemesine rağmen bence Sibel'i o an kurtaran adam Sibel'in ilerideki kocasıydı. Sibel adeta kanadı kırılmış bir kuştur. Cahit hapisten çıkınca Sibel'le buluşuyorlar. Sibel ve Cahit evliyken Sibel cinsel ilişkiye girmeyi reddetmişti çünkü böyle olursa gerçekten karı koca olacaklarını söylemişti. Aslında bağlanmaktan kaçmıştı. Ancak daha olgun olan Sibel Cahit'le herhangi bir bağ kurmaktan korkmuyor. Çünkü onu kaybetmek istemiyor. Ayrıca o sahnelerde Sibel'in çok daha mantıklı olduğunu görüyoruz genel olarak kararlarında. Ama Cahit'le beraber Mersin'e gitmek için bavul hazırlıyor. Ona bir şekilde karşı koyamıyor. Filmin son sahnesinde de filmin başında kaybolmuş olarak gördüğümüz Cahit Sibel ve Sibel'in kızıyla birlikte Mersin'e gitmek yani özüne , kökenine dönmek için otobüse biniyor. Ancak daha olgun ve tam anlamıyla bir yetişkin olan Sibel'in mantığı ağır basıyor ve Cahit'le buluşmaya gitmiyor. Ayrıca şunu da belirtmek istiyorum: Filmin başında bildiğiniz gibi Sibel de Cahit de intihar girişiminde bulunmuşlardı. Sibel baskıcı aile yapısı yüzünden Cahit ise hayatının anlamsızlığı yüzünden intihar etmişti. Ve onlar ilişkilerinde birbirlerinin arzularını tamamladılar aslında. Cahit arabayı duvara karşı sürmüştü çünkü hayatında yaşamaya değer hiçbir şey görmüyordu. Zaten filmin adı da buradan geliyor.
Sonuç olarak film yaşam üzerine felsefi sorular yöneltiyor. Modern ilişkilerin çıkmalarına çok güzel bir şekilde değiniyor. Fatih Akın sadece bir sosyolog değil ayrıca bir psikolog görevi de üstleniyor.
Filme Puanım : 4/5